“Mesleği sevmek değil, meslekte kendini sevmek daha önemli.”
Bu cümleyle Nilay Örnek’in Tilde Saran podcast’inde karşılaştım ve içimde bir yerlerde yankılandı. Çünkü ben işimi sevmekle kalmıyor, işte kendimi buluyorum.
Bugün geriye dönüp baktığımda, neredeyse 35 yıla yaklaşan bir kariyer yolculuğum var. Ama hâlâ öğreniyorum, hâlâ merak ediyorum, hâlâ öğrenci kalmanın gücüne inanıyorum. Ve en çok da bilgi ve sevginin paylaştıkça çoğaldığını görmenin heyecanını yaşıyorum.
Danışmanlıkta İlk Adım: Dinlemek ve Anlamak
Yönetim danışmanı kimdir diye sorsanız, kulağa oldukça kurumsal ve mesafeli gelebilir. Ama benim için bu işin özü, insanları ve kurumları anlamaktan geçiyor.
Her yeni projeye, “Bu şirketin şu an gerçekten neye ihtiyacı var?” sorusuyla başlıyorum. Çünkü bugün pek çok firma, hızlı değişen ekonomik koşullar ve belirsizlikler karşısında sarsılıyor. Sağlam bir finansal yapı kuramayan şirketler, büyüme fırsatlarını kaçırıyor. Benim işim, bu fırsatları görünür kılmak.
Finansal Danışmanlık mı? Hayır, Daha Fazlası
Verileri sadece raporlayarak değil, anlamlandırarak çalışıyorum. Şirketlerin risklerini azaltmalarına, nakit akışlarını iyileştirmelerine ve uzun vadeli değer yaratmalarına yardımcı oluyorum. Her çözüm önerisi, sağlam bir zemine basıyor.
“Ortalama liderler çıtayı kendileri için yükseltir; iyi liderler başkaları için; büyük liderler ise kendi çıtalarını yükseltmeleri için diğerlerine ilham verir.”
– Orrin Woodward
Ben, birlikte çalıştığım liderlerin çıtalarını yükseltmelerine destek olurken, her gün kendi çıtamı da yukarı taşıyorum. Çünkü başarı benim için sadece rakamlarla değil, karakterle ölçülüyor. Sabırla, bilgiyle ve ilgiyle yaklaşan bir rehber olmaya çabalıyorum.
İşte Benim Danışmanlık Prensiplerim
Yıllar içinde kendi ilkelerimi oluşturdum. İşte bazıları:
- Müşterimin beklentisi, benim fikrimden daha değerlidir.
- Bir şeyi ölçemiyorsanız, o yoktur. (Teşekkürler Brene Brown!)
- Her şey para değil. Gerçek başarı, anlam ve etki ile gelir.
Kiminle Çalışmak İsterim?
Danışmanlıkta her zaman doğru soruyu sormak gerekir. Ben de şöyle soruyorum:
“Bu iş birliğinde aynı dili konuşuyor muyuz?”
“Gerçekten gelişime açık mıyız?”
“Enerjimiz uyumlu mu?”
Çünkü doğru danışmanlık, karşılıklı güvenle başlar. Gerçeklerle yüzleşmekten korkmayan, gelişim isteyen, dönüşüm için istekli liderlerle çalışmak istiyorum. Bu, hem onlar hem de benim için motivasyon kaynağı oluyor.
Sadece Rapor Değil, Yol Arkadaşlığı
Raporlar, analizler, öneriler… Bunlar işimizin görünen kısmı. Ama arka planda çok daha fazlası var. Her projeye bir gelişim takvimiyle başlıyoruz. İnsan kaynağına, teknolojiye ve kültüre birlikte yatırım yapıyoruz.
Projelerde yeni jenerasyon çalışanların sürece katılımını önemsiyorum. Fikrimizi paylaştıktan sonra ısrarcı değiliz, çünkü en değerli dönüşüm gönüllülükle başlar. Dinlemeye, bağ kurmaya, birlikte üretmeye daima gönüllüyüz.
Bir Danışman, Bir Doktor Gibidir
Bir zamanlar biri şöyle demişti:
“Üç çeşit doktor vardır: bütçeye çalışan, teşhise çalışan ve tedavi eden…”
Aynı şey danışmanlar için de geçerli. Ben problemin köküne inip, sürdürülebilir çözümler üreten, yani “tedavi eden” taraftayım. “Niye buradayız?” sorusundan çok, “Nasıl çözeceğiz?” sorusunu tercih ederim.
Her danışmanlık süreci yeni bir hikâye demek. Her şirket, her lider, her ekip bana başka bir şey öğretiyor. Ben hep dinlemeye, anlamaya ve birlikte çözüm üretmeye hazırım.
Ya siz?