Hayatı yaşarken bazı durumlar sanki hiç başınıza gelmeyecekmiş gibi halinize şükredip yolunuza devam edenlerden misiniz?
Hayat akıp giderken bir şeyi biliyor veya bekliyor olman ona hazır olduğunuz anlamına da gelmiyor.
Her şeyin yerli yerine oturması, suyun yolunda akması, olması gerekenin olması , ne olursa olsun yaşamanın değerini anlamak için bazen sadece durmak, seyretmek gerekir. Hayallerden hayat olmuyor; gir hayata, gör gerçekleri, kapama gözlerini. Demek istiyorum ki: başına gelmeden, yaşamadan karşındakini tam anlayamazsın.
Anlamak masraflı iştir. Emek ister, gayret ister, samimiyet ister. Oysa yanlış anlamak kolaydır¸ biraz kötü niyet, biraz cehalet ister. Sezai Karakoç
Bu kadar yıl kurumsala ara verdiğim, konfor alanımdan çıktığım için anlamsızca eleştirildiğim bir dönem yaşayanlardan biriyim. Yıllarca içinizden birileri gibi hastamla, çocuğumla veya yakınımla ilgilenirken farklı tecrübeler kazanmış olabileceğim gerçeğine gözlerini kapatmamanı istiyorum.
Başıma gelen durum ile barışık olarak yaşadığım mücadelemi tamamlamışken aslında ne kadar yol aldığımı görmeni sağlamak, benzer deneyimi olanlar adına sesimizi duymanız için de yazıyorum bu satırları. Profesyonellik bunu gerektirir değil mi? Fikrine önem verdiğim insan ‘’senin yaptığın refakat değil, fedakat yazdı’’ ve bana ilham oldu. (Duygusal Esneklik)
Viktor Frankl, İnsanın Anlam Arayışı kitabında, kişinin hayattaki amacını ve motivasyonunu belirlemesinin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor. Buna göre kişilerin başlarına gelen olaylara ve sonuçlara yüklediği anlam, o olayların ve sonuçların gerçekliğini belirler. Diyor ki;
İnsanın kaotik durumlar, sıkıntılar, gerilimler dolu bir hayattan kaçmasının değil uğrunda ter dökeceği, gerekirse acı çekeceği bir anlam, bir sebep, bir neden olması gerektiğini söylüyor. Fakat başarının nasıl görüldüğü ve ona nasıl erişilebileceği, başkalarının tanımlarıyla sınırlı kalıyor ve bireyler bu standartlara uymadığında kendilerini açıklamak durumunda kalabiliyor.
Şimdi insan yönüm, sonsuz merhametim ve sabrımla soruyorum sana:
İnsan tercihlerini yaşar değil mi?
Hala ısrarla iş ve özel hayatını ayrı tutan bir zihniyete mi sahipsin?
İnsan olarak sorumlu bir birey olarak yaşadığına inanıyor musun?
Hayatının anlamını buldun mu?
Başarı nedir sence?
Hayatında harika anlar biriktirdiğine inanıyor musun?
Cesaret edebilenlerden misin? Yoksa konfor alanında kalanlardan mısın?
İçinden geldiği gibi yaşadığına inanıyor musun?
Sadece eleştiren/konuşan aksiyon almayanlardan mısın?
Hayatı başkaları için yaşayanlardan mısın?
Aklın önemini anladığın bir insanla ne kadar süre birlikte geçirdin veya geçirebilir sin? Veya
Çocuğunuz her gün ileri değil geriye giderek durumu zorlaşmış olsa bunun bakımına kaç yıl dayanabilirsin?
Böyle bir kişinin bakımını üstlenen yakınlarıyla karşılaştığında ne kadar empati kurabiliyorsun?
Aylarca uykularında nefesini takip ettiğin birisi oldu mu? Lokmalarındaki vitamin hesabını ve içtiği kaçık kaşık su miktarını ölçtüğün oldu mu?
Günlük aksatılmayan masajlar, hareketler göz teması, güneş miktarını takip ettin mi?
Hayalinde korkan birisinin elini sabaha kadar tuttuğun oldu mu?
Vücudu yara olmasın diye iki saatte bir pozisyon değiştirmesini takip ettin mi?
Hiç yakının aylarca yoğun bakımda kaldı mı?
Çaresizlik nedir bilir misin? Elinden geleni yapmış olsan da hep bir şey var onu kaçırıyor veya bilmiyor gibi hissettiğin zamanlar oldu mu?
Zamanı bırakarak zamana karşı yaşadığın oldu mu?
Yaşadığım deneyimi kariyer olarak basit şekilde söyle özetliyorum. Birkaç yıl sadece tek bir VİP müşterisi olan bir şirket yönettim varsayıyorum. Bu sürecin, emsalsiz deneyimin bana ilave katkılarını bazılarını senle paylaşmak istiyorum.(Anlam Bulmak)
Yoğun ve uzun mesai saatleri olan kurumsal iş yaşamımda liderlik yaparken fırsat bulamadığım birçok online eğitim aldım, okudum, izledim ve yazdım. Yeni ilave yetkinlikler kazandım. Aynı zamanda var olan yetkinliklerimde farklı bakış açıları edindim. Sosyal ağları en verimli şekilde kullanmaya gayret ettim. Blog ve kitap yazdım, sanatla daha çok ilgilendim. Uzaktan bazı danışmalıklar projeleri gerçekleştirdim.
Örneğin sabır: Zaten çok sabırlı, baskı altında sakin kalabilen biriydim. Artık eskisinden çok daha sabırlıyım. (Duygusal dayanıklılık)
Örneğin zor durumlarla başa çıkmak: Asla pes etmeden hep kötüleşen durumla bitmeyen enerji ve motivasyonumla mücadele edebildim. (Olumlu tutum ve disiplin)
Örneğin iletişim: Artık birçok şeyi daha da kısa ve basit anlatabiliyorum, bıkmadan tekrar edebiliyorum veya çok rahat ‘’hayır’’ diyebiliyorum.
Duygularımı daha rahat kontrol edip, karşımdakine yansıtmamayı çok daha iyi öğrendim.’’Mış gibi yapabiliyorum’’ Bu da iş hayatı için çok önemlidir, değil mi? (Ders çıkarmak)
Değişime hızlı uyum ve kriz yönetme: Tam düzeni kurdum dediğimde her seferinde durum değişti ve farklı aksiyonlar almam gerekti. Mevcut koşullarda yapılacak en akıllı çözüm nedir sorusu hiç aklımdan çıkmadı. .Hızlı ve mevcut şartlarda en iyisini bulmak için araştırmacı yönüm, bitmeyen merakım ve güçlü bağlantılarımla çözüme hızlı ulaştım.
Bütçe yapmak, yönetmek, B ve C planları hazırlamak bunları güncellemek zaten kurumsal iş hayatımda en iyi bildiğim şeylerdi. Farklı sektörde tecrübe kazandım, uyumlandım, sorumluluk sahibi olup, karar alarak uyguladım ve hesap verebildim Karşılaştığım her yeni durumlarda neyi, nerede, nasıl ve ne zaman yapacağımı öğrendim ve uyguladım.(Gerçeği kabullenme)
Yirmi beş yıldan uzun aktif kurumsal iş hayatım bu yaşadığım son yıllarım kadar çabuk büyütmemişti.(Duygusal Esneklik ve Gelişim fırsatı)
Şimdi soruyorum sana:
İnsan ne ile yaşıyordu? Sevgi neydi?
Kadın olmanın gücü hep sabırdan mı? Ölçü masumiyet mi?
Her şeyi değiştirebilir misin? Yıkıp yeniden yapabilir misin? Buna gücün var mı?
Anlayabilir misin beni? Yapabilir misin yaptıkları mı?
Şimdi önemli olan kendimin en iyi haline dönmek. Yani yanımda mısın, karşımda mı?
Diyeceksin ki bu süreçte neyi eksik yaptın? Çok net söyleyebilirim; insanlara fazla güvendim ve delegasyonu eksik yaptım. Yani açık açık konuşmadım, anlamalarını bekledim, zaman kaybettim.(Fazla iyimser olmanın zararları)
Yaşadığımız her şey başımıza gelenler bir tecrübe. Şimdi her zamanki gibi değerlerimi ve öz saygımı kaybetmeden ilerlemeyi tercih ediyorum. Olmuş olana değil olacak olana odaklanıyorum .
Neyi istemediğimi biliyorum. Düşünüp duruyor olmak sorun olsa da görüyor, biliyor, hissediyor ve duyuyorum. Şans devam edenin yanında oluyordu ; o halde bu yolculukta birlikte miyiz?
Kibritçi Kız masalı Özeti:
Hava çok soğuktu etrafta koşturan insanların arasında çıplak ayakları, incecik sesi ile evde bulunan annesine yemek götüre bilmek için kibrit satan bir kız çocuğu. Yılbaşı akşamı idi o gün, küçük kız caddenin karşısına geçerken düşürmüştü ayaklarındaki terliği iki yaramaz çocuk alıp kaçmışlardı terliklerini. Buz gibi yerlere çıplak ayaklarla basıyor kimse onun farkına bile varmıyordu. Bu gün hiç kibrit satamamıştı bu yüzdende eve dönmüyordu.
Fırtına iyice şiddetlendi kız fırtınadan korunmak için bir duvarın kenarına sakladı ancak o kadar çok üşümüştü ki parmaklarının ucunu hissetmiyordu. Elindeki bir kibriti duvara sürterek yaktı. Çıkan ışık adeta onu büyülemişti bir anda kendisini sımsıcak bir sobanın karşısında oturuyor buldu derken kibrit söndü. Hemen yeni bir kibrit yaktı bu sefer kocaman bir ziyafet sofrası vardı karşında ardından yeni bir kibrit bu seferde güzel bir yaz gününde yıldızları seyrediyordu. Bir yıldız kaymıştı biliyordu ki bir yıldız kaydığı zaman dünyadan bir insan ayrılırmış ninesi söylemişti ona. Ardından yeni bir kibrit yaktı bu sefer çok sevdiği ninesini gördü çok sevinmiş çok mutlu olmuştu. Bu anının hiç bitmesini istemiyor sürekli kibrit yakıyor elinde çok az kibriti kalmıştı. Ninesi küçük kızı kendisine doğru çağırdı ona doğru bir adım attıktan sonra rahatladığını hissetmeye başladı artık ne soğuk nede açlık vardı. Ninesi ile beraber uçup gittiler tam arkalarından bir yıldız kaydı.Yazar: Hans Christian Andersen