“Bir şeye anlam yüklemek ile hiç anlamı olmamışçasına yabancılaşmak arasındaki çizginin inceliği, kağıt kesiği” cümlesi bana ait değil, ancak yaşadığımız dönemi güzel özetliyor.
Ne çok şey yaşadık, ne çok. Küçük kararları aklımızla, büyük kararları kalbimizle almayı unutmadan kendimize sürekli hatırlatarak ayakta kalabiliyoruz. Her sabah yeni güne kabul ve şükürle kendimi motive ederek başlıyorum. Diyorum ki: kalbimi bu kadar tedbirsizce acıtana, hesabını soracağım ve kalbi bu denli ağrıyanı bulup sarılacağım. Sonra yaşarken hayatı; tek tek cümleler dökülüyor dilimizden:
Tuzlukla biberlik gibi olalım, ayrılmayalım. Birlikte hareket edelim, güzellik ve tat katalım. Bazen tam ortada, bazen köşede. Olması gereken yerde duralım, tamamlayalım, anlamlandıralım. Fazla gözüne sokmadan, ulaşılabilecek
mesafede, inceldiği yerden kopmadan, çoğalarak, güçlenerek, her şeyi bir torbaya sıkıştırmadan ve özenli kalalım. Kötülüklere karşı dimdik durup dünyaya nazik bir şekilde sarılalım. Birbirimizin inancını, inadını zayıflatacak hiç bir şey söylemeyelim. Bazen içimizde şüphe olsa bile “yapabiliriz” diye tekrar ederek birbirimize güç verelim.
Hayatın acı tatlı zamanlarında sığındığımız, dinlendiğimiz omuz olalım. Anlatmaya, paylaşmaya, danışmaya doyamadığımız fikirler, olaylar bitmesin. Sevdiğini başka şekilde söylemenin yollarını bulalım. Kendi değerlerimizin peşinden gidip genellemeleri bırakalım. Samimi, sıcak, huzurlu, dengeli hatta olabildiğince sade kalarak, çevremizdeki öfke ve vefasızlığa inat bitmeyen enerjimiz ve merhametimizle, kocaman yüreğimizle ilerleyelim. Bazen şeffaf bazen karakutu olarak içimizdeki değirmenlerde öğütelim duygularımızı, tazelenelim, değişelim ve birlikte dönüşelim. Farklılıklar dengesinde sade ve özenli kalalım. Aynı anda habersiz, aynı şeylerde uyumlu olalım. Müziğin sesini açalım; söylemeye doyamadığımız türkülerde, şarkılarda canlanalım.
Renkleri görelim, birbirimizde arayalım cevapları. Küçük şeylerle takılalım, büyük cevaplar bulalım. Bulamasak da olasılıkları tartışalım. Hayal kuralım ve plan yapalım, birbirimizi hep duyalım. Hayaller kuralım, gerçeklerin ışığında yola devam edelim. Sorular soralım, cevapları birlikte bulalım. Bulamadığımızda araştıralım bitmeyen merakımıza sarılalım.
“Hayatın anlamı deneyimlerimde” diyenlerdenim. En küçük mutluluklarla besleyerek yaşadığımız anlar, sonsuz köklerimi yanımda hissederek; içimdeki boşluğun tarifi mi? Doldurabilir mi?
Yan yana akan nehirlerin buluşması gibi muhabbete buluşalım. Toplumda, köşede kalan sirkeler gibi olmayalım. Saygının olduğu yerde artan sevgimizle, tutkularımızla Erich Fromm’un dediği gibi sahip olmak duygusuyla zannetmeden, henüz diyerek yaşayan yaratıcı insanlar olalım. Olur dersen olurmuş:
L. M. Montgomery’nin dediği gibi “Yarın her zaman taze ve henüz hiç hata olmadığını düşünmek güzel değil mi?”
“Hayat öyle kısa ki; tartışmalara, özür dilemelere kıskançlıklara, hesap sormalara zaman yok. Sadece sevmek için zaman var ve bunun için, tabiri caizse sadece ‘bir an’ var.”
–Mark Twain
‘’Aşkım da değişebilir, gerçeklerim de.
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı,
Yan gelmişim diz boyu sulara,
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum,
Hiçbirinizle döğüşemem.
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var,
Sizin alınız al inandım,
Sizin morunuz mor inandım,
Ben tam dünyaya göre,
Ben tam kendime Benim dengemi göre,
Ama sizin adınız ne?
Bozmayınız.
TURGUT UYAR