Kimin Yazı Bu? Yaz Sıcağında Bir Yolculuk

Bugünlerde üzülmeden, şaşırmadan, kızmadan, korkmadan, kaygılanmadan zaman geçmiyor. Kadını, doğayı, çocuğu, adaleti koruyamıyoruz. Eğlencesini yitiren ülkemin %15’i yaşantısını gözümüze sokarken, fazlasıyla merhamet ve vicdanla — yazın domatesin fiyatı bile artarken — yazıyorum bu satırları…

Bir yaz günü yolculuğu gibi geçiyor artık hayat:
Uzun, sıcak, zaman zaman boğucu ama içinde beklenmedik manzaralar barındıran bir yolculuk.

Yanımdan geçip giden hayatlara bakarken, bazen kendi yerimi bile göremiyorum. Toplumun çoğu suskun, bazıları hoyrat. Olan bitene ya kayıtsız, ya da alışmış.
Alışmak… Ne tuhaf bir kelime. İnsan kötüye bile alışabiliyormuş meğer, ekonomiye, adaletsizliğe, yalnızlığa ve yoksunluğa.

Bir yandan da insanlar her şey normalmiş gibi davranıyor. Tatiller, kahkahalar, filtreli mutluluklar…
Oysa içimizde bir yer hâlâ ağrıyor. Her güzel fotoğraf karesinin dışında kalanlar var. Sesini duyuramayanlar, adını söyleyemeyenler, acısını içine gömenler…

Merhamet azaldı diyoruz, ama önce kendimize merhamet etmeyi unuttuk. Birbirimize tahammülümüz yok. Sabır, sanki eski bir zaman kelimesi. Oysa sabır da bir direniştir bazen. İnsanı insan yapan, sadece konuşması değil; bazen sustuğunda bile hâlâ duyabilmesidir.

Bu yaz günlerinde yol kenarında duran çiçeklere, boş bir durakta bekleyen yaşlı kadına, dondurmacı önünde bir çocuğa bakıyorum. Dünya hâlâ dönüyor, evet.
Ama bazıları için ağır, bazıları için fazla hızlı.

Şunu fark ettim: Biz bu ülkeyi yalnızca taşından toprağından değil, birbirimize olan davranışımızdan, gösterdiğimiz ya da gösteremediğimiz şefkatten tanıyoruz.

Belki de bu yüzden her yaz sıcağında içimiz biraz daha yanıyor.
Belki de bu yüzden hâlâ yazmaya, üretmeye devam ediyoruz.
Çünkü kelimeler bazen sığınaktır. Yazmak, unutmaya direnmektir.
Ve yolculuk ne kadar uzun olursa olsun, bir yerde durup nefes almak gerekir.

İşte bu yaz günü, tam da o durakta yazıldı bu satırlar.
Vicdanı elinden alınmış bir çağda, merhameti elden bırakmayanlara selam olsun.

Sadece var olmak için yaşayan…
İyi olmayı bile beceremeyen sen!
Duy artık! Siyasi mühendislik tutmayacak!
İyilik kazanacak haberin olsun!
İnsan doğduğu gibi kalmaz.
Karakter dediğin, inşa edilir.

Yoksa sen kendi yolunu çizmeyi unuttun mu?

Bu boş vermişlikle,
Bu umursamazlıkla olmaz bu iş!

Kendine yapma bunu.
Her sabah aynaya bak ve sor kendine:

“İnsan bunu kendine niye yapar?

Çünkü bu bir yolculuk.
Ve bu yolculukta…
Ya kendine yenilirsin,
Ya da kendini aşarsın.

Sürekli şikâyet,
Bir yere varmayan konuşmalar,
Dinlemeden, anlamadan yorumlamalar

Dayanağı olmayan ritüeller,
Boş vaatler,
Gereksiz insan kalabalığı bunaltır beni.

Ne o’cu, ne bu’cu değilim.
Ben değerlerin izini süren bir yaşam isterim.

Değer dediğin nedir?
Geçmişin mirası, geleceğin ortak dili.
Ortak tarih ve beraberliktir.

Aynı türküde ağlayan, başarıyı alkışlayan,
Sanata sarılıp mizahta gülendir.

Mutluluğu aramayan, onu anda yaşayan,

Kendine yetebilen, elindekini paylaşan,
“Ben, ben!” demeden topluluğa karışan.

Geçmişten ders alarak,
Geleceğe yön vermek için
Enerjini bu yola katmaya var mısın?

Reyhan KocabalReyhan Kocabal

Yorumlar