Sanki Hiç Görmediğim Dedeme Kavuştum. Şampiyonluk Kutlaması

Sanki Hiç Görmediğim Dedeme Kavuştum.

Nerelisin? Sorulduğunda içimden hep duraksar, düşünür, gülümser; ‘Trabzon Sürmene’ derim.

Doğduğum yer Karabük, doyduğum yer İstanbul, köklerimiz Trabzon.

Evrim Kuran’ın “İnsanlar kuşlardan daha çok göç edermiş” dediği gibiyim biraz.

Otuz yılı aşan yaşadığım şehir İstanbul’u değişmem ve asla da terk etmem. Hep bir ayağım olacak burada; evim, yuvam; güzellikleri fark ettiğim, yaşadığım, büyüdüğüm, ben olduğum şehir.

Gençlikte öğreniriz, yaş aldıkça anlarız gerçekleri. ‘Kendini sevenlerin rakibi olmazmış’ dediklerinden.

İlk defa 19 yaşında gittim ata toprağına. Büyük hayranlık ve insanların davranışlarındaki hayal kırıklığını aynı anda yaşadım atalarımın emekleri, huzur ve gururla birlikte.

“Sergileyebileceğimiz en cesur eylem, her şeye rağmen, kendi başına düşünebilmek ve  bunu yüksek sesle yapabilmektir.” Coco Chanel

Bazı durumları cümlelerle anlatmak çok zor. Köklerini salamazsın başka yere, arada yaşarsın. Karşıdan karşıya geçerken herkesin elini tutamazsın. Nereye aitim? İnsanların ağaç gibi kök salması lazım olduğunu, çınarlarını kaybettiğinde daha çok anlıyormuş insan.

Rengimi belli etmeden köklerime hep bağlı kaldım. Otuz iki yıl sora gelen coşkulu şampiyonluk kutlamalarının yaşandığı günlerin, yoğun bakımdan gelecek haberleri takip ettiğimiz günlere denk gelmesi, anlık sevinçler, anlık moral, sorgulama… karışık duygular yaşattı bize.

Kimseye yaklaşmak veya kimseden uzaklaşmak tesadüf değil bu hayatta. Bakmasını bilene ne çok şey anlatır, besler büyütür, ne ise emek verdiğin. Öğrendikçe, tarihimi bilmemezlik cehaletim çıktı ortaya.

Bir an için bir ağaç olduğumuzu düşünsek, sorarım kendime: sapasağlam derin kökleri kolay kolay ne sarsabilir ki?
Köklerimizi daha da derinlere uzatmayı, cesaretle bilinmeze adım atabilme kapasitemizi geliştirmeyi, kontrol ve bilme yerine sadece olanı en açık hali ile görebilmeyi, yargı yerine çocuksu merak ile bakabilmeyi, küçük ve sınırlı olanı değil daha büyük ve kapsayıcı olan resmi görebilmeyi yaşamımızın her alanında nasıl var edebiliriz?

Kutlamanın yapıldığı gün denizden  balıkçı motorları eşliğinde gelen şampiyon takım denizde kaybolmuş Balıkçı Hasan Dedem sanki. Telefonuma düşen fotoğraflar benzersiz duygular yaşattı bana.

Ruhlar uyandı şimdi.

Benzersiz heyecan, bir duygu seli, anlık tablo gibi… anların fotoğraflarını gördükçe ‘orada olmak varmış’ diye geçirdim içimden; lakin buradaki durum, yaşanan tesadüfler… tarih yazıldı bizde de.

Harcanan emeğin sonucu haklı gururun; gitmeler, gelmeler ve kendine dönmeler: hangi liman hangi coşku, içimde kopan fırtınalar, yangınlar…

Bir gün ölmek için her gün yaşamak benimkisi. İnsan kendine, özüne kavuşurmuş, kendinden başka kimsenin olmadığını anlarmış. Neden diye sorarmış türküler, şarkıların arabeski yoldaşı olurmuş.

Sanki oymalı Trabzon çeyiz sandıklarına kapatılmış gibi hissediyorum. Korku ve cesareti aynı anda yaşıyorum. Tezatlıklar, sadelikler, anın tadı besliyor ruhumu. Beslediğim sevgi köklerime ölümün olduğunu hatırlarım: “momento moi”.

Epiktetos’un dediği gibi ”Sen seçtiğin anda doğmadın. Dünyanın sana ihtiyacı olduğu zamanda doğdun. İnsan yerküreye, var oluşa, dünyanın devrine hizmet eder. Önemli olan burada olduğun zamanlarda üzerine düşeni yapmaktır.”

Bir kırk yaş çocuğu olarak ebeveynlerimi sonsuzluğa uğurladığımda büyüdüm ben: burnum sızlar, içim yanar, ben köklerime daha da bağlanırım, İçinde olduğumuz sahibi olamadığımız gün/günler farkındalığıma destek olana minnet duyarım. Umut ve başarının görüntüsüdür balıkçılar ve onları bekleyen halk.

Yeşil mavi nefes, begonviller, laleler, salkım söğütler, papatyalar, güller…
Boş bardaklar merak ve hayalle dolacaktır yeniden. Bize her yer Trabzon Bize her gün bugün…

Matthaios Tsahouridis Senfoni Kemençe

veya güzel anılara, Mercimek Gözlü’me bu dizeler

Feriğim

Sevgilim;
Yeşil eriğim benim
Ben içine hapsolmuş çekirdeğinim senin
Hapiste günler ağır geçer diyorlar
Olsun be
Ben vazgeçtim hürriyetimden
Yeter ki yetim bir çocuk gibi bırakma yüreğimi
Zira sensiz bu can bir yüktür yüreğime
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Gördün mü gülüm
Bir tek gözlerim değişmedi yine
Bir tek gözlerim

Açılır açılır gözleri gülümün
İçlerinde yeşil çam ağaçları
Uyanışların en tazeleri
Odamızdan geçer gülüm seninle

Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak memleket gözlüm

Geceler hep peşimden koşar
Göğsüme takıp yönümü buldum
Kalp verdin onur verdin
Yetmez mi deli fişeğim

Feriğim fidanım feryadım
Hey benim zizil parmak memleket gözlüm

Benim en büyük kudretim
Senin sahiden şehrimde olduğunu bilmek
Hatta şu an ıslak şehrimde geceliğin ile balkondasın
Bende dokunmaya çalışıyorum ince parmaklı ellerinle
Kaldır öpülesi alnını ve bak bana
Yoroz değil kararan
Yüzümde ışığından ayrılmanın kederi
Biraz da işte ‘geldik gidiyoruz’un hüznü var
Ama gördün mü gülüm
Bir tek gözlerin değişmedi yine
Bir tek gözlerin

Volkan Konak

Reyhan KocabalReyhan Kocabal

1 Response
  1. Özgür Karadeniz

    Bu duyguları gerçekten yaşayanlar hissedebilir.

    Benim sizden eksik tarafım bizzat içinde yaşamış olmak. Bana her gün Trabzon…

    Çok etkilendim. Paylaştınız için teşekkür ederim.

Yorumlar